TİCARET AHLAKI

TİCARET AHLAKI

Yiyip,içme,giyinip kuşanma ve bir meskende barınma gibi zaruri ihtiyaçlarla karşı karşıya bulunan insan,muhtaç olduğu şeyleri değişik yollardan temin etmektedir.

Bunların başında «ticaret» gelmektedir.İster malı malla veya para ile mübadele suretiyle olsun,ister ürettiği bir malı veya imal ettiği eşyayı piyasaya arzetmek şeklinde geliştirilsin,ticaretin insan hayatında,inkârı kabil olmayan bir yeri ve ehemmiyeti vardır.

Müslüman,ehemmiyetine kısaca işaret edilen ticareti,hem ekonomik bilgi ve belgelere, hem de İslâm'ın şaşmaz ve şaşırtmaz ölçülerine uygun bir şekilde yürütmeye dikkat etmelidir.Kazancın helâl olmasına dikkat,sermayeyi çoğaltma arzusundan önde tutulmalıdır.Elde edilecek kârın meşru olmasını düşünmek,müslüman tacirin değişmez prensibi olmalıdır.Haram malın azabı bulunduğunu bilen,helâl kazancın hesabı olacağını da hatırdan çıkarmamalıdır.
«Ticaret ahlâkı» denildiği zaman,dürüst, doğru ve güvenilir olma ve benzeri ahlâkî faziletler hatıra gelmelidir.Bu meziyetleri kendinde toplayan bir tâcir,hem maddî bir kazanç temin etmekte,hem de Cenâb-ı Hakk (C.C.)'ın ve insanların sevgisini kazanmakta başarılı olur.

Böyle bir tacirin,âhiret hayatındaki kazancı da,bir hadis-i şerifte şöyle açıklanmaktadır:«Doğru ve emniyetli bir tâcir,peygamber,sıddıklar ye şehitlerle beraber (cennete gidecektir» (Tuhfe)


Ticaret ahlâkının ayrılmaz parçalarından biri de merhametli olmaktır.Acıma hissini menfaat düşüncesinden önde tutmak,her yönde kolaylık göstermeyi alışkanlık haline getirmek ve insanlara faydalı olmayı, onlardan faydalanma fikrine tercih etmek olgun bir mü'min vasıflarındandır.
Borcunu ödeme hususunda ciddiyetiyle tanınmış bir kimse,satın aldığı malın bedelini ödemekte zorluğa düşerse, kendisini tazyik cenderesinde sıkıştırmayıp müşfik davranılmalıdır.
Ticarî ahlâkın korunmasında dikkat edilecek mühim bir cihet de alışveriş sırasında yemin etmeye özenmemektir.Zirâ, «Yemin, mal için sürüm sağlar ise de bereketi giderir» (Buharî)
Ayak kaydıracak bu davranışa karşı bizleri uyaran Resûlullah (S.A.V.) «Satış sırasında yemin etmekten sakının.Çünkü bu,(önce) kazancı geliştirir,sonra bereketi giderir» (İ.Mâce) buyurmaktadır.
Tarihlere şeref kazandıran ecdadımız, «Evvelâ cânân sonra can» prensibini benimsedikleri için,dükkânı açtığında ilk gelen müşteriye müstesna bir ilgi gösterirler ve kendisine münasip bir ikramda bulunmak isterlermiş.«Cenab-ı Hakk'ın takdir ettiği rızkı kendisine ulaştıran kişi» olduğunu düşünerek,«Müşteri ve limetimdir» düstûrunu bilfiil ortaya koymaya çalışırlar ve riyaya kaçmayan bir saygının en incesini bezlederlermiş.
İbret dürbünü ile mazimizin göğüs kabartan mefahirini seyrettiğimiz zaman şâirin haklı olarak sorduğu «Nemiz kalmış fezâilden» sorusunu tekrarlamak zorunda kalıyoruz.