İSLÂM'DA BORÇ ALIP-VERME
Gerek altından,gümüşten vesaireden olan nakit paralar ve gerek sair tartılan veya ölçülen şeyler,sonradan yalnız misilleri alınmak üzere borç olarak alınıp verilebilir.Buna, «karzı hasen» denir ki, içtimaî bir yardım olduğundan büyük bir sevaptır.Amma bunun mukabilinde fazla bir şey verilmesi şart edilmiş olursa bu,bir faiz mes'elesi olur ki,bu da ribâ hükmündedir.Borç alınan şeyler,sonra kendi misilleriyle ödenir.Meselâ: Borç alınan bir altın akçe, yine bir altın akçe ile ve bir miktar buğday yine o miktar buğday ile fazla bir şey verilmeksizin tediye edilir.Şu kadar var ki borç alınan akçe sonradan bulunmasa veya geçmez bir hale gelse müftabih olan kavle göre son râic olduğu tarihteki kıymet ile ödenmek lâzım gelir.
Bir kimse,borç verdiği para vesairenin tamamını veya bir miktarını borçlusuna bağışlayabilir.Borç alan da aralarında bir şart bulunmaksızın kendisine borçlu olduğu kimseye hediye verebilir.
Hulâsa borç muamelelerinde iki taraftan birine şartlı bir menfaat,helâl değilse de şartsız bir menfaat helâldir.Bu itibarla bir borçlu, borcunu ödemekle beraber kendiliğinden şu kadar miktarda bir âdet neticesi olmaksızın fazla verse bu,helâl olur.
Bir kimsenin bir parayı başka bir yerde bulunan bir şahsa ödemek suretiyle borç alması mekruhtur.
Fakat böyle bir parayı aralarında bir şart bulunmaksızın borç
verenin izniyle başka bir yerde bulunan bir şahısa götürüp vermesi mekruh değildir. Hattâ böyle bir şart ve âdet bulunmaksızın biraz da fazla bir şey vermesinde bir haramlık yoktur.Bu,bir hibe olmuş olur.
Bir kimsenin bir şahsa, meselâ;
bir tacire bir miktar para tevdi etmesi caiz değildir.O meblağ bir ribâ olmuş olur.Fakat muayyen miktar parayı muayyen bir işte kullanıp hasıl olacak kârından kendisine muayyen bir miktarının,meselâ üçte birinin veya yarısının verilmesi şartıyle tevdi etmesi caizdir.Çünkü bu,şirket muamelesi demektir. Bu hâlde o kimsenin zarara da sermayesi nisbetinde iştirak etmesi lâzım gelir.
Esasen kat'i bir lüzum görülmedikçe borç almamalıdır.Borç huzuru,rahatı,hürriyeti ihlâl eder.Borç verecek bir halde bulunanlar da ellerinden gelen yardımı muhtaçlardan esirgememelidirler,sırf hak rızası için «karzi hasen» suretiyle borç verip mükâfatını Allahü Teâlâ'dan beklemelidir.Yerine sarfedilen bir borç para sadakadan efdaldir.Borç alacaklar da emin,sözünde durup,ilk fırsatta borçlarını vermeye azimkâr bulunmalıdırlar.Bu gibi vasıflardan mahrumiyet,yardım vazifesini ihlâl demektir.
Konular
- Dolar ve Euro da Son Durum
- HP , İngiliz yazılım şirketi Autonomy’i 11,7 milyar dolara satın alıyor
- Yeni Ticaret Kanunu'nun vergisel etkileri
- 248 bin şirkete son çağrı
- Yeni TTK kabul edildi
- 5 dakikada şirketini kur!
- Denizli Ticaret Odası MERSİS projesini uygulayacak
- Sermaye artırımı kolaylaştı!
- Kira gelirlerine istisna uygulamasına fren!
- Bağımsız denetimde son durum
- Maliye kayıt dışıyla mücadelede kararlı
- Türk Ticaret Kanunu'na göre defter tasdikleri
- Kredide kötü sicili olana sakız bile yok
- Sorgulamalar
- E-Beyanname Giriş
- E-Borcu Yoktur
- SGK İŞ GÖRMEZLİK GİRİŞİ
- SGK E-Bildirge Giriş
- SGK ihya yapılandırma girişi
- Çek Sorgulama Sistemi Giriş Ekranı
- E-Rapor
- E-Rapor Üyeliği
- E-Çek, E-Rapor Bireysel Üyelik işlemi
- Tacirler Yatırım
- Tacirler Yatırıma Nasıl Üye olunur?
- E-Rapor, E-Çek SMS sorgulaması nasıl yapılacak
- Ahilik
- Mersis
- Ticaretin Sırları
- E-ticarete sıkı denetim geliyor