vergi
SAHHAFLAR ÇARŞISI
Eskiden sahhaflar, Kapalıçarşı'nın içinde idi. En kıymetli yazmaların, minyatürlü kitapların pazarı burasıydı.
Eski devirlerde kitaplar bu çarşıdaki Sahhaflar Kâhyâsı'nın dükkânına getirilirdi. Kitapların mezâdı (açık artırma ile satış) cuma ve salı günleri yapılırdı. Sahhaflar Çarşısı'ndaki dükkânlarda terekelerle satılan kitaplardan başka, "bohçacı"lar vardı.
248 bin şirkete son çağrı
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, faaliyet yapmayan şirketleri tasfiye edecek.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, herhangi bir faaliyeti bulunmayan şirket ve kooperatifler konusunda büyük bir temizliğe hazırlanıyor.
Türkiye’deki her dört şirket ve kooperatiften birinin kapatılması anlamına gelen tasfiye sürecinde bu şirketlerden alacaklı olanların tasfiye memurluklarına alacak talebinde bulunmaları için 2 aylık süre tanınacak.
ÂHİRET DÜŞÜNCESİ, HESAP VERME ENDİŞESİ
İslâm dininin mükemmel yönlerinden biride, âhiret düşüncesini ve büyük mahkemede hesap verme endişesini insanların içine yerleştirmesidir. Yani, öyle yaşa kİ, yaşadığın hayat yarın seni utandırmasın, cehenneme girmene sebep olmasın, diyor. Nitekim bu hususta en güzel ikazı yapan Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
Devamını okuAkbank dan cepten öde
Akbank Genel Müdür Vekili Hakan Binbaşgil, uygulamaya ilişkin düzenlenen basın toplantısında bankacılığın giderek daha da mobil hale geldiğini, 2015 yılında mobil internet kullanımının normal internet kullanımını geçeceği öngörüsü dikkate alındığında bunun yenilikçi şirketler ve bankalar için önemli bir fırsat yarattığını söyledi.
Devamını okuYeni Ticaret Kanunu'nun vergisel etkileri
Yeni Ticaret Kanunu'nu ile birlikte iş dünyasının gündemini, getirilen yeni düzenlemeler yoğun bir şekilde meşgul etmeye başladı.
Getirilen düzenlemeler ticaret hayatını baştan sona değiştireceği gibi vergi ve muhasebe uygulamaları açısından da önemli değişiklikler ihtiva ediyor. Bu değişikliklerden önemli gördüklerimizi bu yazımızda aktarmaya çalışalım.
İNSANLARIN ŞERLİSİ
İnsan, güzel ahlâkı ve tavırlarıyla halkın samimî teveccühüne ve ikramına mazhar olmalıdır. Makam, mevki ve kudretini kötü kullanarak cemiyet fertlerine karşı baskı, zulüm ve tahakkümde bulunan bir şahıs, en şerli bir kimse demektir.
Böyle bir kimsenin, cemiyet efradından göreceği hürmet ve ikram, şerrinden kurtuluş için bir rüşvet mesâbesindedir. Binaenaleyh kişi, insanların hürmet ve muhabbetine hakkıyla lâyık olmalıdır. Aksi takdirde gösterilecek hürmet ve muhabbet muvakkattir, nihâyet yok olur, gider. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.),
SADAKA VERMEKTE ACELE EDİNİZ.
Rasûlüllâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki; "Ümmetim! Sadaka vermekte acele ediniz!.. Zirâ size bir zaman gelir ki, kişi o sırada sadakasıyla (sokak sokak) dolaşır da onu kabul edecek bir kimse bulamaz. (Sadaka verilmek istenilen) herkes: "Dün bu sadaka ile gelseydin (ihtiyâcım vardı), muhakkak ben onu kabul ederdim. Fakat bu gün benim için bu sadakaya ihtiyaç yoktur." der.
Devamını okuALIN TERİNDE BEREKET VARDIR
Sultan I. Mahmut, boş, zamanlarında kuyumculuk yapar, yaptığı işleri sattırır, elde ettiği kâr ile ufak tefek şahsî ihtiyaçlarını temin ederdi. Bu işten de büyük haz duyardı. Yine bir gün böyle bir işle meşgulken, vezirlerinden biri yanına yaklaşıp, devletin hazinesi kendisinin olduğu halde, niçin böyle zahmete katlandığını sorar. Hamiyetli Padişah cevap verir:
Devamını okuTürk Ticaret Kanunu'na göre defter tasdikleri
2013 yılına girmemize sayılı günler kaldı.
Yeni yıl, ticaretle uğraşanlar için yeni umutlar ve yeni hedefler demek. Ancak yeni yıla girmeden önce dikkat edilmesi ve yerine getirilmesi gereken çok önemli bir sorumluluk var: "Tutulması Gereken Defterlerin Tasdiki."
Bugünkü yazımızda; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'na göre tutulması gereken defterler, söz konusu defterlerin tasdik zamanı ve tasdik yükümlülüğüne uyulmamasının sonuçları konusunda siz değerli okurlarımıza bazı önemli bilgiler vermek istiyoruz.
Kimler defter tutmak zorunda?
BELÂLARA SEBEP OLAN KÖTÜ HUYLAR...
Hazret-i Ali radıyallâ anh rivâyet ediyor. Resûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"İnsanlar, fakirlere husûmet edip (onları hasım yani düşman gibi görüp ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyerek, kendi) dünya(ları)nın i'mârına daldıkları... Ve köpeğin ete saldırdığı gibi paraya hücûm ettikleri vakit, Allah Teâlâ onları şu dört belâya dûçar eder:
1. Zamanda kıtlık,
2. Sultanda zulüm,
3. Vâli ve hâkimlerde hıyânet,
4. Düşmanda heybet ve azamet." (İhyâu Ulûmi'd-Dîn Terc., 4/367)
ÖŞÜR
Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, onda bir (1/10) demek olan "Öşür" denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile farzdır. "Ey îman edenler, kazandıklarınızın ve arzdan sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâllerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî ve Hamîddir." (Sûre-i Bakara, âyet 267)
Devamını okuDÜRÜSTLÜĞÜN MÜKÂFÂTI
Sultan Abdülmecid bir gün tebdîl-i kıyâfet eder ve Vezneciler'deki bir dükkana uğrar. O sırada oradan geçmekte olan Nâfiz Paşa uğrayıp alışveriş yapar. Dükkan sâhibi, parayı alırken gülümser. Sultan Abdülmecid sebebini sorar; "Efendimiz" der; "Bu zât, eski mâliye nâzırı Nâfiz Paşa kulunuzdur. Başkaları at ve araba ile geçerken bu nâmûslu zâtın böyle yaya gezmesi hayretimi mucip oldu da onun için tebessüm ettim." Sultan Abdülmecîd, Nâfiz Paşa'nın Maliye Nezâreti'ne tâyînini irâde eder. Bunu duyan zamanın şâirlerinden biri şu kıtâyı söyler:
Sıdk ile devlete hüsn-i hizmet,
BORCU, VÂDESİNDE ÖDEMEK VÂCİPTİR
Mâlum olduğu üzere ticaretin değişmeyen iki rüknü, meşrû sebep ve karşılıklı rızâdır. Alış-veriş esnasında bu iki rükne ve diğer hükümlere riâyet etmek gerekir. İslâm âlimleri, "vâdeli satış muâmelesi" üzerinde hassâsiyetle durmuşlardır.
Veresiye satış yapan tüccar, alıcı ile üzerinde ittifak ettikleri müddet (senet veya çek tarihi) gelmeden, alacağını talep edemez. Fakat borçlu olan kimse, vâdeyi beklemeden ödemede bulunabilir. (Daha geniş bilgi için bkz. Ö. N. Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye Kamusu, İstanbul 1991, 6/40-41)
BORÇLARINIZI YAZIYLA KAYIT ALTINA ALIN!
Kur'ân-ı Kerim'de Rabbimiz celle şânühû buyuruyor ki:
"Ey îman edenler! Birbirinize muayyen bir vâde ile borçlandığınız zaman, onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adâletle yazsın.
"Hiç bir kâtip, Allâh'ın kendisine öğrettiği (emrettiği) gibi yazmaktan çekinmesin, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın.
"Üzerinde hak olan (borçlu) kimse de (bunu tam olarak) yazdırsın. Ve Rabbi olan Allah'tan korksun da, o haktan hiçbir şeyi eksik bırakmasın.